Artık Gizleyemeyeceğim..

Evet arkadaşlar artık gizlemek istemiyorum.. Benim her gün görmeden yapamadığım çok tatlı ve bıcırık suratlı bir kızım var.. O benim biricik tatlı yavru kuşum ve ben onu çok seviyorum.. Tüm sevgimi ona veriyorum.. Dünyanın bütün kirlerinden ve günahlarından uzak, melek yüzlü, ay pırıltısında masum gözleriyle ışıl ışıl parlayan bir lokum benim tatlı yavrum..

çilekli sütün kızı

çilekli sütün kızı

Henüz canlısı olmasa da her gün facebook profilime girerek onun resmine bakıyorum… 

Not: bu post, siteme “çilekli süt evli mi” ve “çilekli süt’ün çocuğu var mı” şeklinde arama yapıp girenlere bilgi amaçlı yazılmıştır. niohoho

Kaybolmayan Çilekli İstiyoruz!! :p

Hayalet gibi oldum farkındayım arada bir gelip “ce ee” yapıp kaçıyorum üstelik kafamı ve bünyemi tam olarak blog’uma adapte edemediğimden iyi bi yazı da çıkartamıyorum malum iş güç ve aşk meseleleri gündemimi fazlasıyla dolduruyor bundan gayrı da vakit kalmıyor, vakit kalsa da konsantrasyon hep o taraflarda geziniyor Kaybolmayan çilekli isteyenlerin çoğaldığını işittim beni sizler var ettiniz derdim ama narsizm en nefret ettiğim ruh hastalığıdır b u açıdan demicem Yükseleni başak olan birinden bu kadar kendini beğenmişlik beklemek hayal gücünüzün ne denli geniş olduğunu gösterir ki; eğer düşündüyseniz gidin yeni icatlar yapın, soyut resimler filan çizin derim Çok dil çıkarıyorum farkındayım ama ne yapayım yazacak bir şey bulamıyorum sanırım sanal alemde de asosyalleşmeyi başarabildim sonunda ve hayatımdaki asosyalliği sanal aleme de yansıtabildim (bu sefer dil çıkartmıyorum onun yerine bunlar da fena gitmez )

Çilekli süt bugünlerde ne yapıyor eskiden taa daha ağzım süt kokarkenki yıllarımda yazdığım günlüğe devam etseydim bir kaç aylık ayrılığımızdan sonra hepsini döktürürdüm şimdi blog’uma (yine dil çıkarmıyorum hatta smile de kullanmicam bu sefer) Uzzuuuun yıllar önce konuşmayı öğrendikten sonra günlük tutmanın benim için ne kadar sıkıcı bişi olduğunu anlamamla beraber bırakmıştım. Zaten günlük de denemezdi ki ona.. Sevgili haftalığım diye başlardım hep. Geçenlerde de Avon’dan göğüs kanserine destek kampanyası kapsamındaki ajandalardan aldım zinhar bir sayfasını bile kıyıp da karalayamadım daha Söz uçar yazı kalır tamam eyvallah ama bünye müsaade etmiyor ki şöyle edebimizle bi ajanda tutalım plan program yapalım, arkadaşlarımızın doğum günlerini, telefonumuza kontör yüklediğimiz tarihi, gün içerisinde gördüğümüz saçma sapan olayları not edelim filan. Ama hiç böyle bi disiplinim olmadı şimdide dek, o bakımdan ı ıh bana bikaç beden büyük geldi bu ajanda tutma meselesi de.. Sanırım iyi bi insan kaynakları müdürü bknz->personel müdürü olamicam 😛

Aşk meşkten bahset diyenlere de havanızı pöykürün diyorum çünkü kış vakti ne aşkı, ne cıvıltısı allseniz.. Rutine bağladık gidiyoruz çok şükür 😛 Nazar değmesin diye de böyle söylüyor olabilirim o da size günün kare bilmecesi olsun 😛 Yalnız bu ara kapalı arkadaşlarımın baya o…..u olduklarını fark ediyorum üzülüyorum onlar için, elin sevgilisine, eşine filan göz koyuyorlar çok ayıp ama di mi yaa cıx cıx, Allah başıma vermesin beni de o hale düşürmesin inşallah.. Ne yalan söyleyeyim açık arkadaşlardan böyle şeylere pek rastlamıyorum genelde dejenere kapalı kızlarda daha çok görüyorum ya hu. (çevremde daha çok var belki ondandır) Belki yaşanmamışlıkların verdiği bir bastırmışlık hezimetidir ama anlayamadım hala.

Her insan nefs taşır ama nefs var, kötü arzular var diye de hayvanlaşmanın alemi yok ki Allah bizi insan olarak yarattıysa insana yakışır şekilde yaşamamız lazım öyle değil mi? İyi benim canım bunu çekti hemen gidip yapayım e oldu bari git bide vs. vs. yap. Gönlünce yaşamak, anı yaşamak kelimelerini bence bazıları yanlış yorumluyor. Bunu yorumlayanlar dindar olmaya çalışan ya da öyle gözükenler olunca biraz daha dikkatli ve özenli olmaları daha fazla önem arz ediyor. Evet arz ediyor, çok ciddiyim sgr

Bu karmaşık ve uzun yazıyı okuyanlara teşekkür ederekten yorumları aç aç deyip yorum bırakmayan blogcu bayanları bu vesileyle kınım kınım kınarım.kızdım

Zırvalar..

Geçenlerde bir blogger arkadaşla konuşuyoruz.. “Yaw sen eskiden ne güzel yazardın blog’una, gülerdik sinir olurduk güzeldi be ya” dedi. “Eeee” dedim, “şimdi ne oldu da beğenmiyorsun?” Hani öyle ya yazmak istediklerimi yine aynı sivriliği ve gıcıklığıyla yazabiliyorum. Yiğidi öldür hakkımı yeme bu konuda “Avondu bit pazarıydı satış blog’una çevirdin günlük, aşk meşk yazmaz oldun!” demesin mi? Nan dedim bu konuda bilgisiz halkı bilinçlendirmek farz oldu artık bana

“E benim hayatım şu sıralar para kazanmak, çeyiz hazırlamak ve e-ticaret üzerine kurulmuşsa ben nidem” dedim O’na. Öyle ya blog dediğin yazarın hayatını yansıtır öyle değil mi? Benim hayatımda da şu sıralar bunlar var ben ne yapayım? Şikayet mi? katiyen.. Ben satış-pazarlama üzerine çalışmış bir insanım zaten. Ayrıca satış yapmak, kendi paramı kazanmak bana her daim zevk vermiştir. Blog’um bir kafamdan her sesin çıktığı bir mekan olduğuna göre hayatımdaki her türlü duygu durumunu, gelişmeyi, yaptığım işi vs. burada paylaşmamdan doğal da bir şey olamaz diye düşünüyorum.

Hem eskisi gibi siyasetti, dindi diyanetti fazla yazmak kutuplaşma yaratmak istemiyorum artık. Herkesin inancı, siyasi görüşü kendine kardeşim. Bir tarafını da yırtsan bunu değiştiremezsin, hoş değiştirmek için yazmıyordum da zaten. Kendimi ifade edebileceğim bana özel bir platformum varken sadece düşüncelerimi belirtiyordum. Ama insanların beni ve benim gibi olanları yaftalamalarından bıktım, psikolojik olarak yıpratıldım, yalnız bırakıldım vs. Bu nedenle bundan sonra pozitifçilik oyunu oynamak istedim. Olumsuz şeyleri çokta fazla yansıtmak istemiyorum artık bir çok blogger gibi.. Bunu benim gibi gergin ve aşırı farkındalıklı biri ne kadar başarır artık bilemem, ama öyle yani Gelene hoşgeldin, gidene güle güle..