Dürüstlüğe Dair Konuşasım Geldi..

Said Nursi hz.lerinin bir sözüydü sanırım: “her sözün doğru olmalı, fakat; her doğruyu söylemek, doğru değil”..

Her zaman takdirle ve saygıyla karşıladığım bir cümledir..

Bu sözü ya da benzerlerini yontup biçip işi “her lafı yuvarla, kıvır, her fikrini diplomasi maskesiyle gizle ve açıklama” anlamı çıkartanlar az değil..

Bence bu söz; dürüst olmak ile patavatsız olmak arasındaki ince çizgiye dikkat edilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu konuya bu açıdan bakılmalı diye düşünüyorum. Bu sözden çıkardığım başka anlamlar da var elbette çünkü mana bakımından zengin bir cümle. Ancak şuanki konumla alakası olmadıkları için çıkardığım o anlamları şimdilik bir başka yazıma erteleyeceğim.

Dürüstlük = patavatsızca ve düşüncesizce ortaya saçılan “rahatsızlık verici” bayağı sözler olmadığı gibi, gerçekleri söylemek de bir takıntı ya da aptallık değildir.

Patavatsızlık ve dürüstlük arasında çok ince bir nüans vardır. Kimileri patavatsızca ağzına geleni karşısındakine saymayı marifet bilebilir. Hazır cevaplığı nedeniyle kendini diğer insanlardan üstün tutabilir. Bu tarz kişilerin patavatsız anlarında söyledikleri ”doğru bile olsa” dürüstlük bu değildir.

Dürüstlük bence; 

gerektiği yerde, gerektiği şekilde ve gerektiği kadarıyla “yerli yerinde” konuşmak, fikir sunmak ya da aslını öğrenmek için soru sormaktır. Herkesler sustuğunda ya da herkesler yanlışı doğru göstermeye çalıştığında doğruyu savunmaktır, bildiği yolda “tek başına kalacağını bilse bile“ kocaman yüreğiyle fikirlerini gizlemeden ilerlemektir. En önemlisi de dürüstlük; “bak bu bana şunu şunu demişti, bende bunun kirli çamaşırlarını ortaya çıkarayım bir güzel de görsün gününü” ya da “bu beni şu şekilde eleştirmişti şimdi bende onu eleştireyimde içine dert olsun” dürtüsüyle “nefs için” değil, başlı başına “doğruluk üzere yaşayabilmek için” ve subjektiflik katılmadan yapıldığında hakkı verilmiş olur.

Gerçekleri söylemek, dürüst olmak, yalan söylememek vs. bunlar güzel huylar, erdemler. Ancak işin içine bir parçacık dahi olsa “nefs” (haset, çekememezlik, kin, önyargı, intikam artık ne derseniz) bulaştığında ortaya korkunç derecede imâlar, hakaretler, özelin ifşası gibi çirkinlikler çıkabiliyor. Bu duygulara sahip ”dürüst kişi” (!) ne yazık ki nefsinin askerliğini yaptığının farkında bile olmuyor çoğu zaman. Ve kendini hep dürüstlük abidesi zannedebiliyor.

Kafam oldukça karışık, şaşkınım, kırgınım, hiç beklemediğim kişilerden hiç beklemediğim darbeler aldım ve bu kişilere “neden” diye sorduğumda kendilerini “dürüst olmakla” savundular. Halbuki onların dürüstlük ve gerçekçilik dediği şeylere ben dürüstlük gözüyle bakamıyorum. Dürüstlük objektif olabilmeyi gerektirirken bu kadar subjektivite ve iç hesapla olsa olsa nefsinizin avukatlığını yapabilirsiniz, dürüstlüğünüzün (!) değil..